27 Nisan 2016 Çarşamba

Creed - Royal Princess Oud

Toplumsal cinsiyet rollerinin öğrenildiği sosyalleşme süreci erken yaşlarda başlıyor. “Erkekler mavi sever, kızlar pembe… Büyüyünce de prens ya da prenses olurlar.” kalıpları zihnimizde öylesine yer ediyor ki, etek giyen İskoç erkeklerini ilk kez gördüğümüzde mavi ekran veriyoruz. Kadın ve erkeğe yüklenen roller, mikro boyutta aile içi şiddet ve cinsel istismara yol açabilirken makro boyutta hükümet politikalarına kadar etkili olabilmekte. Bu doğrultuda kokunun cinsiyeti olmadığını savunsam da kadının “börek yapmayı” bilip bilmemesinin aileyi dağıtacak bir etken olduğunu savunan politikacılar oldukça, parfüm dünyasında cinsiyet ayrımcılığı olmuş ya da olmamış kaç yazar…
Niş parfüm dünyasına yön veren endüstri devi Creed, parfümlerini halen kadın ve erkek diye ayıran parfüm evlerinden. Bırakın niş tayfayı, ana akım markalar bile uniseks kullanıma yönelik parfümlere ağırlık vermeye başlamışken Creed, cinsiyet ayrımcılığı konusunda diretmekte kararlı. Son yıllarda oğlu Erwin’i tasarım işine pek karıştırmayan Olivier Creed’in tasarlayıp görücüye çıkardığı son parfümün adı da Royal Princess Oud. Kolaysa sat şimdi erkek müşteriye…

Tazelik fışkıran bergamot ve menekşe ile açılıyor Royal Princess Oud. Hissiyat olarak çok iyi tanıdığım bir parfüme o kadar benzer ki… Hani şu arama motorlarında en popüler olan niş parfüme! Royal Princess Oud’ın adını bilmeden Creed’in yeni kadın parfümü olarak denesem işte Aventus Woman derdim. Gülün belli belirsiz hissedildiği dakikalara kadar hafif çiçeklerle desteklenmiş Aventus misali ilerliyor Olivier Creed’in yeni tasarımı.

Uzun zaman önce kaleme aldığım Creed Dosyası’nda şöyle bir ifade kullanmıştım. “Özellikle çiçek ve meyve ağırlıklı parfümlerde, pazardaki en doğal kokuları tasarlayan parfüm evlerinden biri. Erkek parfümlerinde kullanılan çiçekler bile net olarak anlaşılabiliyorken kadın parfümleri, doğadan henüz toplanmış hissiyatı veriyor.” Uzun zamandır kullandığım en doğal çiçeklerin hissedildiği parfüm diyebilirim Royal Princess Oud için. Menekşe ve gülün o yeşil yapraklarının kokusunu alıyorum desem yeridir. Yasemin ve iris de parfümün ortalarında Olivier Creed’in seçtiği yardımcı oyuncular…

Royal Princess Oud için karşılıklı gelen bir çift (temsili)

Son yıllarda parfüm tasarlayıp da içine oud koymayanı dövdükleri (ya da Arap Pazarı’na almadıkları) için adından da beklendiği gibi Royal Princess Oud’un baskın notalarından biri oud. Olivier Creed'in son parfümü için seçtiği oud, Francis Kurkdjian’ın "Oud" parfümünde kullandığı Laos Oud’una çok benzer, miksajını Bob Rock’ın yaptığı albüm berraklığında bir oud yorumu. Creed’in oud notasını kullandığı ilk parfüm olan Royal Oud’da oud notası destekleyici konumda iken verilirken Royal Princess Oud’daki oud kullanımı başrol oyuncusu niteliğinde, çiçekleri ve ortalara doğru hâkimiyeti ele geçirmeye başlayan paçuliyi harikulade biçimde destekleyen bir kullanım.

Royal Princess Oud’u niş parfümlere aşina olan birine anlatmak için seçeceğim en net tanım: “Aventus’un MFK Oud ile buluşması” olurdu. Hâlihazırda başyapıt statüsüne yaklaşan iki parfümü aynı potada eriten bir tasarımdan bahsediyorum! En ufak hatada faciaya dönüşebilecek bir hamlenin üstesinden ustalıkla gelmiş Olivier Creed. Batılı oud kullanımı diye bir tabir var ya hani her ortamda kullanabilecek, işte o bileşen tasarımın yıldız parçası konumunda.

fotoğraf: http://thebeautycove.tumblr.com

Royal Princess Oud, sıcak havalar dâhil dört mevsim kullanılabilecek dengeli bir parfüm. Her ne kadar feminen tarafa göz kırpsa da, pazarlamasına ve şişesine aldırmayan erkeklerin de rahatlıkla kullanabileceği bir tasarıma imza atmış Creed. E kalıcılık ve fark edilirliği de yerinde… Çok mu övdüm? Az bile!

Cinsiyet ayrımında ısrarcı olan Creed’in Aventus’u pazara sunduğu 2010 yılından beri hit olan parfümü olamadı. Markanın müşteri kitlesinin büyük çoğunluğunun erkekler olduğunu göz önünde bulundurursak Royal Princess Oud’un da hak ettiği başarıyı elde etmesi zaman alacak gibi duruyor.

24 Nisan 2016 Pazar

Juliette Has A Gun - Another Oud

Pırlanta ve değerli taşlarla bezeli saat gibi ürünlerin son kullanıcısı kadınlar olsa da pazarlama açısından hedef kitle, çoğunlukla erkekler olmuştur. Son yıllarda pırlanta satan mağazalarda kol düğmesi, kalem ve puro aksesuarları gibi ürünlere rastlanırken eşe ya da sevgiliye hediye alınan saatlerde çiftli satın almaların promosyonlarla desteklendiğini görmekteyiz. Buradan hareketle tek bir cinsiyete yönelik hedef pazar belirleyen parfüm markalarını stratejik anlamda eleştirmişimdir. Kokunun cinsiyeti olmadığını savunurken pazarlama dayatmalarını da doğru bulmadığımı belirtmek isterim.

Juliette Has A Gun, yalnızca kadın kullanımına yönelik parfüm tasarlayarak yola çıkan Fransız bir niş parfüm evi. Parfüm meraklıları Juliette Has A Gun’ın yalnızca kadın parfümü tasarladığı fikrini öylesine benimsemiş ki, şimdiye kadar hiçbir erkek kullanıcının yeni bir Juliette Has A Gun parfümü için heyecanlandığına tanık olmadım. Lady Vengeance, Midnight Oud ve Not A Perfume gibi başarılı ve bir erkeğin de rahatlıkla kullanabileceği tasarımları yalnızca kadınların beğenisine sunmak ne kadar doğru, tartışılır… Neyse ki yeni yeni stratejisini değiştiren markanın uniseks kullanım için pazara sunduğu son parfümün adı Another Oud.

Frambuaz destekli oud ile bilindik bir başlangıç yapıyor Another Oud. İsimden bağımsız, “yine bilindik bir oud” diye düşünmüştüm parfümü ilk denediğimde. Midnight Oud gibi güzel bir oud yorumuna sahip bir marka niye böyle sıradan bir oud parfümü daha yaratmaya çalışır, anlamıyorum! Aslında anlıyorum da… Neyse.

 Oud parçacıklarıyla dolu frambuazlar (sakın inanmayın)

Not A Perfume ile girdiği sentetik yolda bodoslama ilerleyen Juliette Has A Gun’ın son yıllarda çıkardığı bütün parfümlerinin bazının aynı olduğunu düşünmeye başlamıştım ki Anyway ve Gentlewoman’dan sonra Another Oud’da da bolca ambroxan ve misk duyunca emin oldum. İlk dakikalardan itibaren selefleri gibi bolca sentetik hissiyat barındırıyor Another Oud.

Ortalara doğru şöyle gelişiyor, hikâyeye böyle karakterler ekleniyor yazmam gerekirdi değil mi şimdi? Tek diyebileceğim sonlara doğru alttan alttan gelen miskin harmana kremsi bir hissiyat kazandırdığı… Bunun dışında tekdüze ilerleyen, genele hitap derecesi yüksek olsun diye ambroxan’ın ayarsızca kullanıldığı, frambuaz destekli bir oud parfümü yaratmış Juliette Has A Gun.

Juliette Has A Gun’ın ikinci oud yorumunun kalıcılığı oldukça iyi. Ancak fark edilirliği düşük seviyelerde seyrediyor. Sentetiklerle transparan bir hava yaratılmaya çalışıldıysa da parfümün gücünün pek de iyi ayarlandığını düşünmüyorum. Bu notalardan hareketle daha yoğun ve güçlü bir yorum beklerdim. Another Oud, çok sıcak havalar hariç her mevsim ve mekânda kullanılmaya uygun, her iki cinsiyetin de kendini rahat hissedeceği bir parfüm.


Niş parfüm endüstrisinin geldiği noktayı düşündükçe canım sıkılıyor. Satış kaygısı olmayan ve deyim yerindeyse “takılarak” parfüm üreten firmalar, yeni pazarlarda varlık göstermek adına ana akım parfüm evlerini taklit eder hale gelmiş durumda. Taviz üzerine taviz vererek aynı noktada debelenip duran sektörde, adı gibi fark yaratamayan bir başka oud yorumu Another Oud.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Frédéric Malle - Vetiver Extraordinaire

İnsan beyni, kavramları birbiriyle ilişkilendirmeye meyilli çalışıyor. Kimi zaman bize hitap etmeyen parfümleri, kullanana olan sempatimizden veya sevgimizden dolayı beğenebiliyoruz. Bazen de sevdiğimiz bir parfümü, başka birinde duymaya katlanamıyoruz. Sıkça işittiğimiz “bu parfüm sana çok yakıştı”, “tenine uyum sağlamış” cümlelerinin nedeni tam da bu hadiseler. Aslında koku aynı koku… Ne tenle ne de kişiyle bir alakası yok parfümün nasıl koktuğunun. Bizi böyle düşünmeye yönlendiren, beynimizin tasarladığı koku - karakter eşleşmesi oyunundan başka bir şey değil...

Frédéric Malle, geçtiğimiz yıllarda Estée Lauder bünyesine katılan niş parfüm dünyasının en büyük isimlerinden biri. Fuarlara bile katılmayan ve yetkili satış noktalarında dekorasyona kadar müdahale edebilen parfüm evi, “ne yapsa kalitelidir” ve “bir bildikleri vardır” kategorisinde değerlendiriliyor birçok parfüm sever tarafından. Pazardaki referans denebilecek, farklı tarzlarda birçok hite imza atan Frédéric Malle’ın en çok satan iki erkek parfümünden biri Vetiver Extraordinaire.

Parfüm endüstrisinin Sinan Akçıl’ı Dominique Ropion’un vurucu üst notalarıyla “sevmeyen ölsün” tadında bir parfüm Vetiver Extraordinaire. Belki genç kızlar Dominique Ropion’un peşinden koşmuyor ama kabul etmem gerekir ki genç kızları peşinden koşturan birçok parfümde usta parfümörün imzası bulunuyor. Adam bu işin formülünü çözmüş… Ana akım ya da niş fark etmeksizin parfüm evleri düzenli olarak kapısını aşındırıyor ünlü parfümörün.

Taze kesilmiş çimen kokusuna benzeyen vetivere eşlik eden bergamot ve biberle taptaze bir başlangıç yapıyor Vetiver Extraordinaire. Turunçgil destekli ferah parfüm böyle olur diye düşünüyor insan. Vetiver Extraordinaire ile tanışalı yıllar olmasına rağmen halen ilk sıktığımda aynı heyecanı yaşıyorum.
kuru halde vetiver


Biber ve bergamot geriye çekilmeye başladığında sedir destekli bolca Iso-E Super hissediliyor harmanda. Üst notaların vuruculuğunu arttırmak için sentetik kullanımında elini korkak alıştırmayan Dominique Ropion, Iso-E Super kaynaklı metalik/plastik hissiyatın da önüne geçememiş... Parfümü her kullandığımda keşke orta notalarda karşılaştığım bu hadise olmasaydı da Vetiver Extraordinaire'i başyapıt düzeyinde değelendirebilseydim diyorum kendi kendime.

Dört mevsim kullanıma uygun, imza parfümü olabilecek yapıda bir parfüm tasarlamış usta parfümör Dominique Ropion. Önemli bir toplantıyı kaldırabilecek kadar ciddi, samimi bir pazar kahvaltısında rahatsız etmeyecek kadar çok yönlü bir parfüm Vetiver Extraordinaire.

Dominique Ropion

Vetiver Extraordinaire’ın kalıcılığı ortalamanın üzerinde. Ancak her güzelin bir kusuru vardır misali, parfümün fark edilirliği oldukça düşük seyrediyor. Vetiver Extraordinaire, sıkıldıktan yarım saat sonra ancak çok yakına gelenlerin fark edebileceği bir parfüm haline dönüşüyor. Parfümü kullandığım günlerde birkaç kez tazelemek zorunda kalsam da muhteşem açılışını gün içinde birkaç kez duymaktan pek de şikâyetçi değilim.

Guerlain Vetiver (ilk referanslardan biri), Carven Vetiver (topraksı), Givenchy Eau de Vetyver (fındıksı) ve Chanel Sycomore (tuzlu) ile birlikte vetiver notasında devrim yaratan parfümlerden biri Vetiver Extraordinaire. Dominique Ropion’un ustalık eseri, turunçgil destekli ferah vetiver parfümlerinin referansı olarak gösterilebilir. Zincir parfümerilerde “takım elbise kokusu” tabiriyle pazarlanan Tom Ford - Grey Vetiver’in saygıdan önünü iliklediği gerçek bir centilmen parfümü Vetiver Extraordinaire.

fotoğraf: thewindow.barneys.com

Vetiver, yaklaşık 60 yıldır parfüm endüstrisinde en çok yorumlanan notalardan biri. Hiçbir zaman trend olmadı ama bunca yıldır önemini de yitirmedi. Parfümüyle fark edilmek isteyenlerin ilk tercihi olamadığı gibi, tarzın en az bir örneği, gerçek parfüm severlerin koleksiyonunda her daim kendine yer buldu. Fark edilirliğinden dolayı bir küs, açılışından dolayı bir barışık olduğum Dominique Ropion imzalı Vetiver Extraordinaire ise pazara sunulduğu tarihten bugüne, tarzın en önemli temsilcilerinden biri konumunda yer alıyor.

Not: Bu yazı Vetiver Extraordinaire ile özdeşleştirdiğim değerli dostum Emre Özdemir’e ithaf edilmiştir.

10 Nisan 2016 Pazar

Tiziana Terenzi - Ursa

Dergi ve gazetelerde sıkça rastladığımız ya da satış danışmanlarının aktardığı parfüm hikâyeleri, genellikle ilgimi çekmez. “Doğallığını en nadide çiçeklerden alan, aşk tanrıçasından ithaf edilmiş kışkırtıcı bir parfüm” tarzındaki cümleler ise naif bir sanatı bütünüyle pazarlama balonuna çeviren ifadeler olmuştur gözümde... Benim için önemli olan tasarımın artistik bir değer taşıması ve mevcut ruh halinin dışında farklı şeyler hissettirmesidir. Üzerine bir de ilham verecek kadar duygu yoğunluğu barındırıyorsa parfüm, benim kitabımda başyapıt mertebesindedir.


Tiziana Terenzi, kökeni 1960’lı yıllara dayanan, kokulu mum tasarımının ardından son yıllarda niş parfüm pazarına adım atan İtalyan bir parfüm evi. Extrait konsantrasyonunda yoğun kokular tasarlayan markanın en önemli atılımı geçtiğimiz yıl Esxence fuarında tanıtılan Luna koleksiyonu oldu. Koleksiyonda yer alan hem en özel, hem en zor tasarım ise Ursa. Ursa, Paolo and Tiziana Terenzi’nin küçükken babaları ve büyükbabaları ile birlikte yaz tatillerini geçirdikleri Como Gölü’nün içinde yer alan bir mağaranın topraksı ve nemli kokusunun tasviri olarak tanımlanıyor. Kış aylarında göl suyunun mağaranın girişini kapadığı, bahar ve yaz aylarında suyun geri çekilerek içinden bir ırmağın geçtiği büyülü bir dünyanın kokusu Paolo’ya göre Ursa. Parfüm, her iki cinsiyetin kullanımına yönelik pazarlansa da erkek kullanımına daha uygun buluyorum.

Tek malt viski burukluğunda rom, sert bir oud ve deri ile açılıyor Ursa. Oldukça karanlık ve cüretkâr! Standart koku ailelerine alışkın kişilerin burun kıvırdığı, niş parfüm dünyasına derinlemesine dalmış, kirli parfümlerden hoşlananların tapacağı cinsten bir başlangıç tasarlamış Paolo. Parfümü ilk denediğimdeki heyecanım aklıma geliyor… Geçmişle şimdiki zamanı birbirine karıştıran, farklı hissettiren büyülü bir sıvı çıkmıştı şişeden.


Romdan gelen “boozy” hissiyat geri plana çekilirken kurumuş meyveler ve tütün, tütsünün desteğinde kendilerini hissettiriyor. Oud ve deri ise parfümün başından sonuna kadar başrolü kimselere bırakmıyor. Kullanımı zor olan ne kadar nota varsa bir araya toplayıp usta işi bir harmana dönüştürmüş Paolo. İlk 15 dakika zorlu geçerken tanıdık bir notanın harmana dâhil olmasıyla asıl hikâye başlıyor.

Paçulinin kendini belli etmesiyle iyiden iyiye muhteşem bir tasarıma dönüşüyor Ursa. Değişken koku karakterinin yakalanması son derece güç olan extrait konsantrasyonunda harikalar yaratmış Paolo. Yoğun parfüm yapacağım diye baştan sona aynı giden sıvılara nispet yaparcasına her fazında belirgin geçişlerle akıcılığı yakalayabilmiş yetenekli parfümör. Orta notalarda parfümün karakteri oturduğunda, oud ve paçuli desteğinde bir deri yorumu olarak tanımlayabilirim Ursa’yı. Trendleri umursamayan, genel beğeni de neymiş diyen asi biri…

fotoğraf: instagram.com/gurmekokular

Ursa’yı kullandıkça parfüm endüstrisinde “gerçek” oud kullanımını ne kadar özlediğimi hatırladım. Arap yarımadası pazarında yer edinmeye çalışan parfüm evlerinin furya haline getirdiği, bıkkınlık getirecek kadar çok kullanılan ve bolca ucuz sentetik hali olan bir nota haline geldi oud. Saf hali oldukça sert, kimine göre büyüleyici kimine göre mide bulandıran bir bileşen... Paolo’nun Ursa için yüksek kalitede vetiver ile dengelenen hayvansı oud tercih etmiş. Çivi çiviyi söker misali deri ve paçuli gibi zor notaları başarıyla destekliyor bu oud kullanımı. Zaman zaman kremsi bir havaya bürünmesi, zaman zaman köşeleriyle kendini hissettirmesi, oud seven tayfa için anlatılmaz yaşanır kıvamda.

Ursa’yı bu kadar çok beğenmemin bir nedeni de başucu parfümlerimden birinin “mükemmelleştirilmiş versiyonu olması”. Ursa, ilk 15 dakikadan sonra deyim yerindeyse Straight to Heaven Intense! Kilian’ın satış rekorları kıran parfümü için “Keşke fark edilirliği de yüksek olsaydı da bu her zaman tatma şerefine nail olamadığımız yanmış odun havasını biraz daha hissettirebilseydi.” yazmıştım yıllar önce... Paolo beni duymuş olacak, oud’dan gelen yanık odun hissiyatı ve kullanılan zor notaların harmonisi, tazeleme ihtiyacı gerektirmeden gün boyu kullanıcısına eşlik ediyor. Fark edilirlik değeri de üst düzeyde seyreden Ursa, ilk faz atlatıldıktan sonra zaman ve ortam seçmeyen bir koku.


Yazının girişinde de bahsettiğim gibi, ilham verecek kadar duygu yoğunluğu barındıran parfümleri başyapıt kategorisinde değerlendiriyorum. Çok az kokulu sıvı, zamanda yolculuğa çıkarırken gerçek dünyada iltifat toplayabilir... 2015 yılı Niş Parfüm Raporu’nda da bahsettiğim gibi, niş parfüm felsefesini hakkıyla temsil eden usta işi bir tasarım Ursa.
© Gurme Kokular - Niş Parfüm Yorumları / Röportajlar / İzlenimler
Maira Gall