29 Mart 2014 Cumartesi

Ermenegildo Zegna - Florentine Iris

İtalyan parfümlerinin karakteristik bir duruşu var. Geleneksel çizgilerinden ödün veremeyen, temiz hissiyatı olan köşesiz tasarımlar olarak tanımlanabilirler. Nitekim globalleşmenin sonucu olarak değişen istek ve ihtiyaçlar doğrultusunda İtalyan parfüm evleri de değişim yoluna gitmekte. Bir kısmı popüler olan temalar üzerine birbirinin aynı tasarımlar yaparken, bir kısmı da çizgisinden ödün vermeden değişen çevre şartlarına uyum sağlamaya çalışıyor.

Ermenegildo Zegna, 1910 yılından beri faaliyet gösteren İtalyan bir erkek giyim markası. Zegna, en köklü kumaş üreticilerinden biri olduğundan, Tom Ford, Yves Saint Laurent ve Gucci gibi tasarımcıların da tedarikçisi konumunda. Başarılı marka, 2003 yılından beri parfüm sektöründe de faaliyet gösteriyor. 2012 yılında ise Tom Ford Private Blend, Chanel Les Exclusifs, Dior La Collection Privée, Hermès Hermessence Collection ve Giorgio Armani Privé Collection gibi sadece kendi butiklerinde ve seçili satış noktalarında tüketicinin beğenisine sunulan Essenze Collection ile niş parfüm dünyasına adım atıyor.

Essenze Collection tema parfümleri üzerine kurulu bir koleksiyon. Yöresinden toplayıp da tasarladık imajı veren isimlerle piyasaya sürülüyor parfümler. Koleksiyon; Pierre Negrin, Frank Voelkl, Harry Fremont ve Jacques Cavallier gibi usta parfümörler tarafından tasarlanmış. Bergamot ve mandalina gibi klasik İtalyan tarzını yansıtan parfümlerin yanında paçuli, oud, vetiver ve iris temalı parfümler serinin geri kalanını oluşturuyor. Florentine Iris, serinin en başarılı bulduğum üyesi.

Bergamot ve yaseminin desteklediği iris (zambak) ile açılıyor Florentine Iris. Özellikle açılışında yasemin hissedilen parfümler bana şampuan çağrışımı yapar. Florentine Iris’te de benzer bir durum söz konusu. Temiz temiz kokuyor parfüm…

Florentine Iris tam bir çiçek parfümü. Destekleyici olarak kullanılan sürpriz notalar yok. Nasıl başladıysa öyle devam eden bir yapısı var. Ara sıra kendini hissettiren menekşe ve misk parfümü sıkıcı olmakta kurtarıyor.


Florentine Iris basit yapıda ilerleyen bir tema parfümü olduğu için faz faz anlatmaya gerek duymuyorum. Her ne kadar iris’in deri veya vanilya gibi notalarla beraber kullanımını tercih etsem de Zegna’nın Iris kompozisyonu da son derece başarılı. Iris sevdiğiniz bir notaysa, Florentine Iris piyasada bulunabilecek en kaliteli örneklerden biri!

Ermenegildo Zegna erkek giyim sektöründe faaliyet gösteren bir marka olduğu için standart serisi gibi Essenze Collection’da yer alan tüm parfümler de erkek parfümü olarak pazarlanıyor. Ancak Florentine Iris çiçeksi yapısıyla kadın kullanımına da son derece uygun bir parfüm. Yaseminle desteklenmesi ve şampuan hissiyatıyla, kadın parfümü diye pazarlansa kimsenin itiraz etmeyeceği bir tasarım.

Yazılarımda, konsantrasyona fazla takılmamak gerektiğini sürekli belirtiyorum. Ne Eau de Cologne’lar var Eau de Parfum’lerden kalıcı, ne Eau de Parfum’ler var, 15 dakika sonra silinip giden… Parfümün içeriğinde kullanılan notalar ve ne şekilde kullanıldıkları konsantrasyondan çok daha önemli bir hadise. Essenze Collection’da yer alan parfümlerin tümü Eau de Toilette konsantrasyonunda. Her ne kadar serinin genelinin kalıcılık ve fark edilirlik değerlerini düşük bulsam da, Florentine Iris her iki alanda da gayet tatminkâr.


Deri, vanilya ya da amber gibi notalarla desteklenmeyen iris parfümleri bana hep soğuk gelir. Florentine Iris'te de bahsettiğim soğuk hissiyat mevcut. Dolayısıyla kış mevsiminden ziyade bahar ve yaz aylarına yakışan bir tasarım. Güvenli tarzıyla günlük kullanıma uygun, etkileyici bir parfüm.

Çiçek parfümü yapmak zor iş. Herkes tarafından bilinen kokuları, insanın üzerine giyilebilecek şekilde tasarlamak ustalık istiyor. Hele bir de tema parfümü yapıp, sadece başka çiçeklerle desteklemek tam bir cesaret örneği. Florentine Iris, tema parfümü hadisesinin altından başarıyla kalkmış, her iki cinsiyet tarafından da kullanılabilecek, üstelik bolca da iltifat toplayan başarılı bir parfüm. 

25 Mart 2014 Salı

The Different Company - Sel de Vetiver

Blogda biraz vakit geçirildiğinde en sık rastlanacak isimlerden biri Jean-Claude Ellena. Tanıyıp iyi bildiğimiz notaları hiç beklenmeyen tarzlarda önümüze getiren dahi (deli?) bir adam… Çoğu zaman da dalga geçiyor resmen. Sandal ağacından yer fıstığı, amberden elmalı pasta kokusu yapan biri. Kendisi halen bağımsızlığını ilan etmese de, kızının 2000 yılından beri sahip olduğu bir parfüm evi var. Hatta ismi bile farklı. Babasının kızı işte… The Different Company koymuş markasının ismini Celine Ellena. Babasını almış yaratıcı kadroya. Parfüm dünyasının bir başka dâhisi olan Bertrand Duchaufour’u da ikna etmiş. Hatta kendi de girmiş mutfağa. Çok da iyi yapmış…

Sel de Vetiver, kızının da babası kadar özgün işler yapabileceğinin göstergesi olan özgün bir vetiver parfümü. Millesime Imperial için şişelenmiş kumsal ifadesini kullanmıştım ya, Sel de Vetiver, şişenin içine denizden de bir miktar koymuş.


İnsanın ruhunu tazeleyen bir başlangıcı var Sel de Vetiver’in. Greyfurt ve bergamot hissediliyor. Yazı hatırlatıyor... Çok geçmeden tuz kendini belli etmeye başlıyor ki, denizden yeni çıkmış hissine kapılıyor insan. Ekşimeye meyilli ve kullanımı son derece riskli olan tuz notası, deniz hissiyatını kusursuz bir şekilde veriyor.

Ortalara doğru ilerlerken karakteristik bir çiçek olan sardunya dâhil oluyor harmana. Keskin bir çiçek olan sardunyanın sert ve köşeli bir karakteri var. Ancak Celine resmen SdV’yi yaparken sardunyanın köşelerini ayıklamış, kabuğunu soymuş… Denk geldiğim en yumuşak (smooth diyip kurtulayım) sardunya notasını dâhil etmiş harmana. Sardunyanın sadece ortalarda kendini gösterip bir süre sonra kaybolması da dinamizm katmış parfüme.

Celine, genetiği değiştirilmiş parfüm yapma olayını kapmış babasından... Sel de Vetiver, vetiver temalı bir parfüm. Ancak genleriyle oynanmış, ustalıkla evrim geçirtilmiş bir vetiver. Hasır şemsiyeleri, güneş kremlerini anımsatıyor. Ya da tuzlu deniz hissiyatıyla bağdaştırdığım için öyle geliyor bana... Vetiver Tonka’yı yapan adamın kızından yeşil hissiyatlı standart bir vetiver parfümü beklenebilir mi?


Sel de Vetiver ferah bir yaz parfümü. Hem kadın hem de erkek kullanımına uygun, cinsiyeti olmayan bir koku. Değişken yapısı ve ferah tarzıyla da günlük kullanıma son derece uygun. Mevsim yaz olmasa bile sıcak havalarda da keyif veriyor ancak yazın sıcağında ince bir gömlekle verdiği hazzı anlatamam… Şehrin karmaşasında, alıp deniz kenarına götürüyor. Mutlu hissettiriyor… Var mı ötesi?

Sonlara doğru Sel de Vetiver’in vetiver teması üzerine kurulu bir parfüm olduğu net olarak anlaşılıyor. Doğallığından ödün vermeden saatlerce kalan turunçgillerin ardından bazındaki vetiver çıkıyor ortaya. Başlangıcından sonlarına kadar denk geldiğim en doğal parfümlerden biri Sel de Vetiver.

Sel de Vetiver’in ferah yapısına rağmen kalıcılığı da fark edilirliği de gayet tatminkâr. Özellikle sıcak havalarda vücut ısısının yükselmesiyle birlikte sürekli duyulan bir ferahlık hissiyatı yayıyor parfüm. Harmanında öne çıkan, uyumu bozan tek bir nota bile yok. Son derece sade ve oturaklı bir kompozisyon...


Genellikle tekdüze ilerleyen vetiver temalı parfümlerin en sıra dışı olan üyelerinden biri Sel de Vetiver. Kimseyi rahatsız etmeden etkileyici olabilen, üstüne üstlük eşi benzeri olmayan bir başyapıt yaratmış Celine Ellena. Daha ne olsun? Niş parfüm dediğin nasıl olur, onu göstermiş!

22 Mart 2014 Cumartesi

Robert Piguet - Fracas

Bazı ürünler vardır, markanın önüne geçer. Adı geçtiğinde markanın belirtilmesi gereksizdir. Klasik mertebesine ulaştığı için kıyas yapılan, referans alınan olurlar. Ancak değişen çevre şartlarıyla oldukça zorlaşır bu itibarı korumak. Hele ki taklitçileri daha özgün işler yapmaya başladıkça zamanla yitirirler tüm popülaritelerini…

Robert Piguet, tarihi 1930’lı yıllara dayanan haute couture tarzda moda evi ile başlayıp parfüm sektörüne atılan köklü bir Fransız niş parfüm evi. Bandit ve Visa gibi çığır açan kadın parfümlerini tasarlayan markanın imza parfümü Fracas.


Fracas 1948’de piyasaya sürülen, bilinen ilk sümbülteber - yasemin parfümlerinden biri. Türünün referans kabul edilen örneği... 1948 yılında Germaine Cellier’in yarattığı, 1998 yılında ise Pierre Negrin tarafından yeniden formüle edilip piyasaya sürülen Fracas’ın halen feminen klasikler arasındaki yeri tartışılmaz.

Portakal çiçeği, bergamot ve şeftalinin algılandığı yoğun bir tarzda açılıyor EdP konsantrasyonundaki Fracas. Meyve kokularıyla aram pek de iyi olmadığından bana göre bir başlangıç olduğunu söyleyemeyeceğim. Neyse ki açılışta oldukça yoğun olarak algılanan şeftali bir süre sonra destekleyici konuma geçiyor da, biraz rahat nefes alıyorum…

Fracas çiçek bahçesi gibi bir parfüm. Sümbülteber, yasemin, menekşe, gül, sardunya, müge, iris ve beyaz çiçekler… Ne ararsanız var! Baskın olan ve parfüme karakterini verenler ise sümbülteber ve yasemin. Kalite hissiyatı da eksiksiz olunca, çiçek bahçesi Fracas’ı tanımlamak için en uygun tabir. 


Fracas tarzında parfümleri günümüz standartlarına göre oldukça tekdüze buluyorum. Her ne kadar Fracas’ın açıklanan notalarında amber ve misk gibi farklılık yaratabilecek notalar olsa da hiçbirini algılamak mümkün değil. Çiçekler parfümü öylesine domine etmiş ki, diğer notalar harmanı koyulaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Belki de 1948 yılında üretilen Fracas, şimdiki halinden çok daha zengin bir parfümdür. Kim bilir…

Parfüm dünyası sümbülter-yasemin birlikteliğine fazlasıyla alışkın. Sümbülteber gibi baskın bir çiçek hangi parfümde kullanılırsa kullanılsın hâkimiyeti ele geçiriyor. Söz konusu böylesine dominant bir çiçek olunca, tek nota ağırlıklı yoğun parfümler yerine transparan ve zengin parfümleri tercih ediyorum. Bu açıdan Robert Piguet Fracas bana göre birçok farklı alternatifi olan, sadece yoğun olarak sümbülteber sevenlerin sahip olması gereken bir parfüm.
Günümüzde üretimde olan Fracas’ın kalın ve koyu bir tarzı var. Orta notalardan sonra neredeyse hiç değişim gösteremediği için günlük kullanımda kullanıcısını sıkacak tarzda bir parfüm. Benim olayım zaten çiçek, buram buram kokmak isterim diyen varsa durum değişir tabi. Sonlara doğru algılanan sandal ağacı da durumu kurtarmadığı gibi daha da kuru bir hissiyata neden oluyor.

Fracas şimdiye kadar rastladığım en kalıcı ve en fark edilir çiçek parfümlerinden biri. Özellikle ilk birkaç saat fark edilirliği çok yüksek. Dolayısıyla kuru cildinden şikâyetçi kadınlar için ilaç niteliğinde, uzak mesafeden geniş bir alan kaplayacak şekilde sıkılması gereken parfümlerden biri.


Yazının her yerinde sümbülteber - yasemin birlikteliğinden bahsettiğimden,  aynı tarz birçok çiçek parfümü olduğu anlaşılıyordur. Designer tayfada La Prairie - Life Threads Silver, Fracas’a en çok benzettiğim parfüm. Niche tayfada ise Kilian - Beyond Love ve Frédéric Malle - Carnal Flower (başyapıt!), Fracas ile aynı tarzda parfümler. Yine aynı markadan Robert Piguet - Douglas Hannant ise Fracas’a yakın ancak günlük kullanıma uygun olan uysal kuzeni. Henüz denemediğim Madonna - Truth or Dare isimli parfüm de Fracas’a oldukça benzetilmekte. Bir ara Madonna’nın da Fracas kullandığını okuduğum için denemeden bile emin olduğum bir benzerlik…

Fracas, sümbülteber - yasemin parfümleri arasında referans kabul edilen kaliteli bir parfüm. İddialı çiçek kokularından hoşlanan kadınlar için uygun bir alternatif. Ancak her ne kadar tarzı için referans parfüm kabul edilse de, farklı fiyat aralıklarında birçok alternatifi olduğu için niş parfümde özgünlük arayanların ilgi alanı dışında kalan bir parfüm.

18 Mart 2014 Salı

Dior - Oud Ispahan

Yine mi gül ve oud? Görünen o ki pazarın hala bu ikiliye doymadığı düşünüyor parfüm evleri. Petrol zengini Arap yarımadasını bilmem de, biz doyduk… Hele ki hacı yağının ne demek olduğunu bilen bir kültüre işkence yapılıyor resmen. Bari başka bir şeyler koyun da içine, imzanız olsun. Gül ve oud kullandık ama farklı yaptık diyebilin! Notalarına ve parfümöre göre parfümlerin kokusunu tahmin etmeyi öğretmekse amaç, az kaldı…

Neyse ki Dior ve Francois Demachy adları geçiyor da önyargım biraz olsun kırılıyor Oud Ispahan’a karşı. Merak edip de dekant siparişi verdiğim ilk gül ve oud parfümü olduğunu itiraf edeyim hatta. Bir kez daha kabul ediyorum ki aram gülle pek iyi değil. Bu gidişle oud ile de bozuşacağız. Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim demişler.


Sadece Dior butiklerde satılan La Collection Privée serisinin mensubu Oud Ispahan, etkileyici bir oud ile açılıyor. Oud ile daha önce tanışmamış parfüm severlere burun büktürebilecek, oud ile içli dışlı tayfaya ise şölen yaşatacak etkileyici bir açılış. Ne yazık ki aynı Leather Oud’daki gibi baştaki etki fazla uzun sürmüyor.

Parfümün açılışından kısa bir süre sonra gül hissedilmeye başlıyor. Ancak alışılageldik gül kullanımından farklı, zaman geçtikçe açılan, berraklaşan bir gül notası hissediliyor. Seviyor - sevmiyor misali yapraklarını koparır gibi, denge bozan bir gül. O papatya mıydı yoksa? Herneyse…

Oud Ispahan’ın ortalarına doğru derinden gelen bir paçuli hissediliyor. Sevdiğim tarzda, destekleyici ve dengeliyici bir paçuli. Zaten gül ve oud notalarını kullanıp da paçuli kullanmama olasılığı, metrobüste oturacak yer bulma olasılığına eşit.

Oud Ispahan, Leather Oud’un bal ve derisi çıkarılmış, yerine gül ve paçuli eklenmiş ikiz kardeşi. Haliyle gül kullanımından dolayı kadın kullanımına da uygun bir parfüm. Noir de Noir gibi gül ve oud furyası içinde nispeten fark yaratan bir parfüm bana göre… En azından oud kullanımı ile gönlümü alan, gül kullanımı da tahammül edebileceğim sınırlarda olan bir parfüm yapmış Francois Demachy.

 Francois Demachy

Dior La Collection Privée, aynı Tom Ford Private Blend gibi koyu ve kalın bir tarza sahip parfümlerden oluşuyor. Oud Ispahan’daki faz geçişleri de oldukça uzun olduğundan parfümdeki değişimi gözlemek kolay değil. Yine de parfümün en güzel kısmının sonları olduğunu söyleyebilirim. Gül iyiden iyiye etkisini kaybediyor ve harika bir oud kokusu kalıyor geriye. Ne yazık ki parfümün sonlarına ulaşmak için oldukça uzun bir süre beklemek gerekiyor.

Oud Ispahan tarzında gül ve oud temalı parfümden geçilmiyor ortalık. Bu nedenle benzerini değil de, tarzın en başarılı bulduğum örneklerini söyleyeyim, en azından referans olur…. Eğer bir gün gül + oud parfümü kullanmak isteseydim Oud Ispahan’ın dışında Agonist - Dark Saphir, Tom Ford - Noir de Noir, Bond No.9 - New York Oud ya da Kilian - Rose Oud olurdu tercihim.


Bir şey diyeceğim ama korkmayın. Oud Ispahan, Leather Oud’dan bile daha kalıcı ve fark edilir… Ürkütücü değil mi? Ziyarete gelip de iki gün yatıya kalan misafir gibi, artık tenden ayrılması için gözünün içine bakılıyor. Neyse ki Dior’un üst sınırı Oud Ispahan. Daha kalıcı ve fark edilir parfümleri yok…

Halen gül ve oud birlikteliğinden gına gelmediyse Oud Ispahan denemeye değer. En azından tarzının en başarılı örneklerinden biri… Ben zaten gülü severim, oud’a da alışırım diyorsanız bir şişesi ömür boyu yetecek iddialı bir parfüm.
© Gurme Kokular - Niş Parfüm Yorumları / Röportajlar / İzlenimler
Maira Gall