29 Nisan 2014 Salı

Ineke - Derring-Do

Yaz geldi gelecek… Kimileri fazla kilolarından kurtulmak için ölümcül diyetlerle mücadele ederken bizim derdimiz apayrı. Parfüm kullanmanın en keyifli olduğu, seçeneğin bol olduğu aylar geride kalırken yazlık parfümü telaşı sardı dört bir yanımızı. Ah eskiden ne kadar mutluydum birkaç parfümle… Şimdi öyle mi? Günlük ayrı, gece ayrı, yaz ayrı, kış ayrı… Peki, nereden geliyor bu endişe? Çünkü yaz aylarına uygun kaliteli parfüm (göreceli bir hadise), kışlıklara nazaran yok denecek kadar az!

Ineke, Kaliforniya kökenli bir niş parfüm evi. Markanın sahibi ve parfümlerin tasarımcısı, parfümörlük eğitimini ISIPCA’da alan Ineke Ruhland. Ineke daha çok kadın kullanımına uygun, çiçeksi ve transparan tarzı olan parfümler üretiyor. Parfümlerin isimleri özel seri haricinde alfabetik sırada ilerliyor. 2014 itibariyle “H” harfindeler... Ineke de kısıtlı dağıtım ağı nedeniyle hak ettiği değeri görmediğini düşündüğüm markalardan biri.


Derring-Do, markanın geçtiğimiz yaz sıkça kullandığım bir parfümü. Muhtemelen bu yaz da ne kullansam diye düşündüğüm zamanlarda güvenli limanlardan biri olacak…

Yoğun turunçgillerle başlıyor Derring-Do. Oldukça sıradan ve tanıdık gelen bir açılış… Chanel Allure Homme Edition Ineke resmen! Bakmayın dalga geçtiğime. En çok beğeni alan parfümler bu tarzda oluyor…

Açılıştan kısa bir süre sonra sucul notalar hissediliyor. Klasik bir turunçgil-sucul parfümü izlenimi veriyor Derring-Do. Tam bu noktada iki ihtimal var. İlki, piyasadaki birçok ferah (fresh diyenlere de fena halde kılım!) parfüm gibi sıradan olmak ve parfüm meraklıları tarafından unutulup gitmek. İkincisi ise zor olan… Kokunun bir sanat olduğunu; giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluştuğunu göstermek!


Ineke çiçekleri neredeyse Frederic Malle kadar güzel kullanan bir parfüm evi. Bana göre parfümlerinin asıl karakterini de kullandıkları doğal çiçek notaları oluşturuyor. Derring-Do’nun da ortalarına doğru ilerlerken cezbedici bir manolya kokusu hissediliyor. Kullanılan manolya, parfümün turunçgil-sucul çizgide giden karakterini değiştirmek yerine sezon ortası katılan başrol oyuncusu misali destekliyor ve ilgi çekici bir hale getiriyor.

Derring-Do çığır açan bir parfüm değil. Piyasada, benzer birçok designer parfümü bulmak mümkün. Ancak Derring-Do, kalitesi ve usta işi çiçeksi dokunuşuyla rakiplerinden sıyrılan, onlardan bir gömlek üstün bir kompozisyon. Sucul-turunçgil yapısıyla erkeğe yakıştığı gibi, çiçeksi yapısıyla kadın kullanımında da sırıtmayacak bir yapısı var.

Parfümün açıklanan notalarında odunsu notalar mevcut. Nitekim hiçbir fazda odunsular hissedilmiyor. Derring-Do mavi ile yeşil arasında gidip gelen bir parfüm. Nehir kenarında çiçeklerin geliyor insanın aklına…


Sonlara doğru turunçgillerin etkisi kaybolurken Derring-Do, deniz hissiyatı barındıran güzel bir çiçek parfümüne dönüşüyor. Sıradan başlayıp gittikçe güzelleşen bir harmanı var Derring-Do’nun. Her hikâye vurucu başlayacak diye bir şey mi var? 

İçerdiği notalar düşünüldüğünde Derring-Do’nun fark edilirliği oldukça tatminkâr. İlk birkaç saatte çevredekilerin fark edip de parfümü sorduracak kadar etkili... Kalıcılığı ise ortalama düzeyde denebilir. Gün içinde tazeleyerek kullanmak yerinde olacaktır.


Sıcak havalar için uygun, basmakalıp ve sentetik olmayan parfüm bulmak oldukça zor. Derring-Do da karşılaşılabilecek en özgün yaz parfümlerinden biri değil ama parfüm meraklıları için yeterince kaliteli ve doğal bir tasarım. Sıcak havalarda kimseyi rahatsız etmeden güzel kokmak için biçilmiş kaftan!

26 Nisan 2014 Cumartesi

Clive Christian - X for Men

Patek Philippe saat, Mont Blanc kalem ya da Vertu cep telefonu gibi ürünlerin tüketiciye sağladığı asıl fayda, ürünün temel işlevinden çok statü sembolü olarak değerlendirilmesi... Suyun bile tasarım şişede satılan lüks sunumu olur da parfümün olmaz mı? Olur tabiki! Clive Christian, Puredistance ve Xerjoff gibi markalar, parfüm dünyasının çekinceyle yaklaşılan statü sembolleri.

Clive Christian, parfüm dünyasında kutuplaşmalara neden olan İngiliz kökenli bir niş parfüm evi. Kutu tasarımlarından kapaklarındaki detaylara kadar tepeden tırnağa lüks sembolize ediliyor. Parfümleri statü sembolü olarak lanse ettikleri, kokuların geri planda kaldığı bir pazarlama stratejileri var. Dolayısıyla Clive Christian, parfüm meraklılarından ziyade gösteriş meraklılarını hedef alan bir tutum sergiliyor. Hal böyle olunca denemek bile gelmiyor insanın içinden…
Clive Christian X, bugün ne denesem diye düşündüğüm bir zamanda, düşük beklentiyle deneyip hayran olduğum bir parfüm. Hoş, tasarımcısının Geza Schoen olduğunu bilsem çok daha önce tanışmak isterdim. Her neyse… Geç tanıştık ama çabuk kaynaştık!

Clive Christian X’in açılışını tarif etmek çok zor. Meyveler, çiçekler ve odunsu notalar… Tasvir edilemeyecek kadar zengin başlıyor parfüm. Geza Schoen’in yaptığını bilmesem “Roja Dove’un tarzı bu!” diyerek havaya girerdim. Seviyorum parfümörlerin tarzını incelemeyi ve tahmin yürütmeyi… Ananas hissediliyor baskın olarak. Öyle “20’li yaşların başı, meyveli olayım da karşı cinsi etkileyeyim” tarzı bir ananastan bahsetmiyorum. Gayet olgun, tatlılığı yok denecek kadar az, sadece aromasının hissedildiği şahane bir ananas kullanımı mevcut parfümde.

Açılıştan kısa bir süre sonra tarçın ve reçine yoğun olarak hissediliyor. Biber ve hafif yasemin geliyor bir yandan… Clive Christian X resmen doğru notaların, doğru oranda bir araya geldiği sihirli bir karışım!


Ortalara doğru odunsu notalar kendini gösteriyor. Normalde hiç de iyi anlaşamadığım meşe yosunu ve sedir hissediliyor. İkisinin de sertliği tarçın ve reçine ile başarıyla dengelenmiş. “Eski kafa notaların modern kullanımı - ileri uygulamalar” dersi vermiş Geza Schoen.

Ortalardan sonra Clive Christian X pek değişim göstermiyor. Zaman zaman bazındaki amber ve laden reçinesi hissediliyor. Başladığı gibi koyu ve zengin bitiyor parfüm. Oturaklı havayı, parfümün her fazında hissetmek mümkün.

Geza Schoen, Clive Christian X’i tasarlarken 80’lerden başlayıp 2000’li yıllara kadar erkek parfümün evrelerini ele almış. 80’li yılların meşe yosunu - sedir tarzından başlamış, 90’lı yılların meyve akımına, 2000’li yılların tarçın - amber kombosuna kadar tarihsel bir gezintiye çıkmış. Sonunda da bütün bu notaların en kaliteli hallerini doğru oranlarda harmanlamış. Ne yaptığının farkında olarak bu tarihsel yolculuğun bedelini de yüksek tutmuş. İlk kez bir yazımda parfümün fiyatından bahsettirecek kadar yüksek hem de…


Clive Christian X’e çok benzeyen bir parfüm bilmyiorum. Ancak tarçın, meşe yosunu, laden reçinesi kullanımlarından ve verdikleri hissiyattan ötürü Puredistance - M ile aynı sınıfta görüyorum. M, X’in daha odunsu ve derili hali bana göre.

Clive Christian X’in kalıcılığı oldukça yüksek. Sabah sıkıldığında gün boyu kendini hissettiriyor. Fark edilirliği ise ilk birkaç saat oldukça güçlüyken sonrasında ortalama değerlere iniyor. Bu bağlamda, böylesine zengin ve iddialı notaların bir araya geldiği bir kompozisyonda tek eleştirim, parfümün fark edilirlik değerine... Ne yalan söyleyeyim, daha iyi olmasını beklerdim. 

Geza Schoen parfüm yapmayı biliyor... Ormonde Man ve Ormonde Woman ile de, Escentric Molecules ile de kanıtladı bu hadiseyi! Clive Christian X de, eski kafa maskulen meraklılarından, modern tatlı - odunsu parfüm severlere kadar her kesime hitap eden, Geza'nın bir başka başyapıtı. Hem günlük kullanıma, hem de özel zamanlara uygun güvenli ve etkileyici bir yapısı var. Bütçeyle ilgili bir sorun yoksa, “tek parfümüm olsun, özel olsun” diye düşünenlerin arayışına son verebilecek kadar güzel bir parfüm.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Memo - Irish Leather

İsim koymak zor bir hadise... Her şey değişim gösterirken, belki de tek değişmeyen isim. Tüketici söz konusu olduğunda, ürüne ya da markaya karşı tutumu etkileyen en önemli değişkenlerden biri konumunda isim. Pazarlama departmanlarının isim belirleme sürecinde etraflıca düşünmesi, hatta gerekiyorsa ön pazarlama araştırması yapmaları taraftarıyım. Zira tüketicinin zihninde canlanan ile karşılaştığı ürün arasında büyük bir farklılık olması, satın alma sürecini olumsuz etkilemekte.

Memo, 2007 yılında pazara girmesine rağmen oldukça hızlı genişleyen dağıtım ağına sahip Fransız bir niş parfüm evi. Memo’nun ürün gamını, markanın kurucularının seyahatleri sırasında etkilendiği mekânlarla bağlantılı parfümler oluşturuyor. Serinin tüm parfümleri Clara Molloy ve Alienor Massenet tarafından tasarlanıyor. Clara Molloy, eşi John Molloy ile birlikte Memo markasının kurucusu. Alienor Massanet ise designer markalara parfüm tasarlayan, deyim yerindeyse piyasa işi çalışan bir parfümör. Irish Leather da Alienor Masaanet imzası taşıyan, markanın 2013 yılında çıkardığı Cuirs Nomades serisinin iki parfümünden biri.


Bolca ardıç meyvesi ve biber ile açılıyor Irish Leather. Erkek parfümlerinin üst notalarında oldukça yaygın kullanılan bir nota olduğu için, başlangıç tanıdık geliyor. Ardıcın hâkim olduğu uzunca bir sürenin sonunda hafif tatlılığıyla tonka fasülyesi hissedilmeye başlıyor. Doğrusunu söylemem gerekirse, tonka fasülyesi pek de iyi anlaşamadığım notalardan biri... Yapay bir tatlılık hissi uyandırıyor bende. Ağırlığını azaltmak için içi boşaltılan elektro gitar gövdelerini çağrıştırıyor (Aklımın müzik ve parfüm arasında gidip geldiği doğrudur).

Irish Leather’da tatlı bir amber kullanımı var. Tonka fasulyesinin de tatlılığı eklendiğinde neredeyse gourmand tarafa göz kırpıyor parfüm. Neyse ki ortalara doğru alttan alttan iris de hissedilmeye başlıyor ki harman biraz olsun dengeleniyor.

Parfümün adı Irish Leather değil de Irish Juniper olsaydı daha iyi olurmuş. Zira İrlanda’da bolca ardıç meyvesi de yetişmekte. Uygunsuz da olmazmış hani… Peki, nereden geliyor bu parfümün adını değiştirme isteğim? Irish Leather’da deri yok! Varsa da ben hissetmiyorum. Öyle “parfümör o kadar yumuşak bir deri kullanmış ki, harmanla oldukça iyi karışmış” hadisesi falan değil. Net olarak hissetmiyorum!

Memo'nun kurucuları John Molloy ve Clara Molloy

Irish Leather ardıç meyvesi hâkimiyetinde devam eden bir parfüm. Alt notalara kadar olan değişimi de oldukça başarılı. Ancak deri meraklılarının bu parfüm için heyecanlanması, net olarak hayal kırıklığıyla sonuçlanacaktır. Zira irisin keskin hissiyatı bile deri notasını daha çok çağrıştırıyor.

Irish Leather’ın ortalarından sonra bolca Iso E-Super algılanıyor. Diğer notaları bastıran, biraz ayarı kaçmış bir kullanım diyebilirim. Sonlara doğru tonka fasulyesinin tatlılığı devam ederken, Iso E-Super’den başka bir nota hissedilmez oluyor. Hala kendimi zorluyorum deriyi hissetmek için… Uslu bir çocuk olursak bir gün şirinleri de görebilecektik değil mi?

Parfümün fark edilirliği ortalamanın biraz üzerinde seyrederken kalıcılığı oldukça iyi. Iso E-Super’in etkisiyle gün boyu kendini hissettiriyor. Bahar aylarına uygun bir parfüm olarak görüyorum Irish Leather’ı. Ne çok soğukların, ne de bunaltıcı sıcakların parfümü…

Irish Leather, son zamanlarda denediğim ve oldukça beğendiğim Byredo 1996’ya benziyor. 1996 da, iris, ardıç ve derinin ağırlıklı olarak hissedildiği bir parfüm. Irish Leather’ın daha zengin harmana ve daha keskin hatlara sahip hali diyebilirim. Irish Leather’ın andırdığı diğer bir parfüm ise Divine - L'Homme de Coeur. Ardıç meyvesi kullanımlarının oldukça benzer olduğunu söyleyebilirim.


Irish Leather; genel beğeniye hitap eden, güvenli yapısıyla ortam ve mekân ayırt etmeden kullanılabilecek bir parfüm. Kendi zevkim doğrultusunda fazlaca özellikli bulmadığım bir kompozisyon. İsminde deri olup da harmanında deriden eser bulamamam da, yaşadığım hayal kırıklığının en büyük sebebi…

20 Nisan 2014 Pazar

Ormonde Jayne - Ormonde Man

Çiftler için birbirini tamamlayan özgün ürünlere rastlamak oldukça zor. Aklıma ilk gelen küçüklü büyüklü üretilmiş saatler olur hep… Tabi aynı kadranın farklı boyları ne kadar özgün, orası tartışılır. Peki, parfüm için böyle bir birliktelik hayal edilebilir mi? Ormonde Man ve Ormonde Woman, iki ruhun sanatsal yansımasının en güzel örneklerinden!

Ormonde Jayne, Linda Pilkington tarafından kurulan İngiltere kökenli bir niş parfüm evi. Linda’nın doğrultusunda, markanın parfümlerini tasarlayan isim ise Geza Schoen. Geza, son yıllarda anlamaya başladığım, Ormonde Jayne’in yanı sıra Clive Christian ve Escentric Molecules için harikalar yaratan bir parfümör. Transparan bir tarzı var Geza’nın. Tasarımlarının daha iyi anlaşılması için mağazada denemekten ziyade ful kullanılması gerekiyor. Parfümör, Iso E-Super ve Ambroxan gibi kolay yapıda olmayan bileşenler kullanmayı sevdiğinden, tasarladığı parfümlerin anlaşılması zaman alıyor.


Ormonde Man, markanın Ormonde Woman ile birlikte iki imza parfümünden biri. İngiliz kökenli olmasından mıdır, yoksa dağıtım kanalının kısıtlılığından mı bilinmez, hak ettiği değeri görmeyen bir marka Ormonde Jayne. Erkek için biraz fazla iddialı kaçsa da, kadın için denk geldiğim en iyi odunsu parfümü üreten marka oysaki…

Biber, bergamot ve baharatlarla etkileyici bir başlangıç yapıyor Ormonde Man. Doğal, etkileyici ve sofistike… Dergi reklamları gibi bir cümle kurduğumun farkındayım ama bu güzel açılış için daha azını yazmak haksızlık olur.

Açılıştan bir süre sonra bergamot ve baharatlar etkisini kaybederken biberin hâkimiyetinde sedir ve vetiver hissedilmeye başlıyor. Yeni kesilmiş odunların, ucu açılmış kalemlerin kokusunu andırıyor… Yeni açılmış kalemle, erkeğin portresini çizmiş Geza!


Ortalara doğru hissedilen kremsi hava, Ormonde Man’in odunsu karakterinden dolayı baskın olan “kuru” harmanı zenginleştiriyor. Hem odunsu hem de naif bir parfüme dönüşüyor Ormonde Man. Başını ayrı, sonrasını ayrı beğeniyorum…

Ormonde Jayne Man, oud notasının kullanıldığı ilk parfümlerden biri. Belli belirsiz takılan, odunsu havayı destekleyen, naif bir oud kullanımı mevcut. Sonlara doğru nispeten daha rahat hissediliyor. Ne tatlı, ne gereğinden fazla ferah, ne de feminen çiçekler var... Ormonde Man; trend başlatan, zamanının ötesinde bir parfüm!


Parfüm, harmanındaki Iso E-Super’in de etkisiyle gün boyu varlığını sürdürüyor ve kullanıcısını sıkmadan “ben buradayım” mesajı veriyor. Iso E-Super, algılaması zor bir nota olduğundan “bir varmış, bir yokmuş” gibi hissettirmesi oldukça doğal. Bileşiminde Iso E-super barındıran parfümleri ful kullanıp değerlendirmek lazım. Zira mağazada rahatlıkla anlaşılacak yapıda değiller.

Iso E-Super oldukça tartışma yaratan bir bileşen. Sentetik hissiyat kattığı gerekçesiyle kimileri için tüm harmanı yerle bir etse de ben iyi anlaşanlar tarafındayım. Hatta keşke IFRA kısıtlamaları olmasaydı da daha da özgür kullanılabilseydi diyenlerden biriyim. Bana göre Iso E-Super odunsu parfümlere oldukça yakışan, zaman zaman hissedilip zaman zaman algılanamaz yapısıyla gizemli bir hava katan sihirli bir bileşen. Geza Schoen de bu riskli notanın nasıl kullanılacağını bilen (Escentric Molecules serisini kullananlar demek istediğimi anlayacaktır) en iyi parfümörlerden biri!

Geza Schoen

Ormonde Man’e en çok benzeyen parfüm, girişten de anlaşılabileceği gibi Ormonde Woman. Ormonde Woman biraz daha yeşil ve çiçeksi yapıda ilerlerken, Ormonde Man odunsu notaların daha yoğun hissedildiği bir parfüm. He ne kadar aralarında birinci dereceden akrabalık olmasa da Frederic Malle - French Lover, Comme des Garçons - 2 Man, L`Artisan Parfumeur - Timbuktu ve Gucci - Pour Homme I tarzı odunsu parfümleri sevenler de Ormonde Man’i mutlaka denemeli.

Ormonde Man’in kalıcılığı çok yüksek. Gün boyu tazelemeye ihtiyaç duymadan akşam saatlerine kadar rahatlıkla idare ediyor. Fark edilirliği ise ortalama değerlerde seyrediyor. Kimseyi rahatsız etmeden her türlü ortamda kullanılabilecek bir yapısı var. Hem etkileyici, hem de beyefendi tarzda olmayı başarabilen nadir parfümlerden biri Ormonde Man.

Clive Christian X ile maskulen parfümün, Escentric Molecules serisi ile de sentetik bileşenlerle nasıl çalışılacağının dersini veren Geza Schoen, kesinlikle ne yaptığını bilen bir dâhi… Ormonde Man de, maskulen notaların ve gizemli bileşenlerin doğru ölçüde harmanlandığı, imza parfümü olabilecek tüm nitelikleri taşıyan bir başyapıt!

© Gurme Kokular - Niş Parfüm Yorumları / Röportajlar / İzlenimler
Maira Gall