1980 – 1990 Yılları
1980 ve 1990’lı yıllar, Türkiye’de parfüm kullanımının ve
satış noktalarının yaygınlaşmasıyla toplumsal koku hafızasının da şekillendiği
dönem olarak kabul edilebilir. Doğal hammaddelerin yerini alan aromakimyasallar
ve geleneksel parfüm tasarımı dışında gelişen yenilikçi tasarım yaklaşımı,
yıllarca hüküm süren klasik Fransız ekolünü tahtından indirirken satış odaklı
ürün tasarımı yerini, değer yaratmayı hedefleyen müşteri odaklı ürün tasarımına
bırakıyor.
1980 döneminin başlarında 1970’li yılların powerhouse ekolü
devam ederken tasarımlarda meşe yosunu ve bolca deri kullanılmakta. Bununla
birlikte, birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki bileşenin bir arada
kullanılması anlamına gelen oksimoron kavramının parfüm endüstrisinde anlam
kazanmaya başladığını görmekteyiz. Pierre Bourdon, Jacques Polge ve Jean-Louis Sieuzac gibi
isimler yenilikçi bakış açılarıyla modern parfümeriye ışık tutarken pazarlama
departmanları arasındaki rekabet iyiden iyiye kızışmakta.
1990’larda fujer ve şipre gibi klasik tarzlar bir anda
demode sayılmaya başlarken markalar ağız birliği etmişçesine yenilikçi
tasarımlara yöneliyor. Şişe tasarımları farklılık gösterirken pazar
bölümlendirme ve var olan ürünlerle yeni pazarlara nüfus etme stratejileri
iyiden iyiye kendini hissettirmekte. 1980’lerde erkek kullanımı için pazarlanan
parfümlerde tatlı notalar en fazla hayvansı hissiyatı dengelemek için
kullanılırken, 90'lı yıllarda tatlı yapıdaki parfümler öne çıkmaya başlıyor. Dönemi şekillendiren önemli isimler ise Pierre Bourdon, Alberto Morillas, Annick Menardo, Jacques
Cavallier, Olivier Cresp, Maurice Roucel ve Olivia Giacobetti.
Jean Patou Patou Pour Homme (1980) – Zengin harmanı ve
kaliteli hammadde kullanımı ile klasik maskülen tanımını hak eden bir parfüm Patou
Pour Homme. Bu kadar yaygara koparmaya ve ufak çaplı bir koleksiyon parası
ödemeye değer mi derseniz, hayır… Uzun zaman peşinde koştuktan sonra parfümü ilk
denediğim zamanı hatırlıyorum da, ilk söylediğim “bu muymuş?!” olmuştu.
Kesinlikle güzel bir aromatik odunsu ancak aynı zamanda bana göre klasiklerden en abartılanı Patou Pour Homme.
Yves Saint Laurent Kouros (1981) – Ünlü parfümör Pierre Bourdon’un
bilinen ilk parfümü Yves Saint Laurent için tasarladığı Kouros. Temiz çocuk
görünümlü beyaz şişeden çıkan hayvansı başyapıt! İlk çalışmanda nasıl böyle bir
şey yaparsın yahu? Civet ve bal… 90’lar popundaki synthesizer – flüt uyumu gibi
bir şey bu. Kirli notaların arasından hafif hafif bal vururken fonda Hakan
Peker - Ateşini Yolla çalıyor. Ah ah metalci adamın da dengesini bozdu bu
Kouros. Maalesef güncel formulasyonda eski versiyonun kirliliği ve çekiciliği
yok denecek kadar az.
Cartier Must de Cartier (1981) – Opium’un açtığı yolda
karanlık bir amber yorumu olan Must de Cartier, dönemin kadın figürünü tasvir
eden, zamanının ötesinde tasarımlardan. Kompleks yapısıyla büyüleyen sofistike
tasarım, günlük kullanım için halen en uygun olarak nitelendirdiğim amber
yorumları arasında yer almakta.
Chanel Anteaus (1981) – Meşe yosunu, adaçayı ve yoğun
hayvansılarla gençlik dönemimin kabusu Jacques Polge imzalı Anteaus. Kokusunu
kimde duysam uzaklaştığım, yıllar sonra takdir etsem de bir türlü yıldızımızın
barışmadığı döneminin en popülerlerinden. İsmi gibi yarı tanrı edasında yargı
dağıtırdı...
Pascal Morabito Or Black (1981) – Bol karabiberli, balzamik
notalar öncülüğünde yenilikçi bir deri parfümü Or Black. 80’li yılların jilet
beyefendi tarzıyla uzaktan yakından alakası olmayan parfüm, James Cameron’a
Terminator serisine ilham verecek kadar özgün. Arnold neden deri ceket giyiyor
sanıyordunuz?
Chanel Coco (1984) – Karanfil ve gülle desteklenen amber ile
kadın için pazarlanan parfümlerin ipeksi dokunuşlarından biri olan Jacques Polge tasarımı Coco, kremsi yapısı ve zengin harmanı ile halen birçok hanımefendinin
imza parfümü olma niteliği taşıyor.
Armani Eau Pour Homme (1984) – Beyefendiliğe giriş dersi
niteliğinde odunsu destekli aromatik bir narenciye yorumu Armani Eau Pour Homme. Parfümle
birlikte endüstride Sicilya mandalinası, Kaliforniya yeşil limonu gibi
kavramlar dillendirilmeye başlanılıyor. Görünen o ki Giorgio Armani’nin pazarlama departmanı
80’lerden bugüne sıkı çalışmakta.
Dior Poison (1985) – Meyveli oryantal tazın öncülerinden,
bir dönemi başlatan parfüm. İsim seçiminden şişe tasarımına kadar parfüm
dünyasının koyu ve gizemli mihenk taşlarından olan Poison, halen en
lezzetli sümbülteber temalarından biri olarak nitelendirilebilir. Zehir isminde
bir parfümü kim merak etmezdi ki?
Guerlain Derby (1985) – Meşe yosunu ve deri ağırlıklı ağır abi fujerlerden biri Derby. Bir dönem yalnızca Paris mağazasında satılan ve markanın pazarlama hatalarının kurbanı bir başyapıt. Denediğim her versiyonu ile
etkileyen parfümün halen hak ettiği değeri görmediğini düşünmekteyim.
Calvin Klein Obsession (1985) – Baharatlı amber tarzının
önemli örneklerinden olan Obsession, Must de Cartier benzerliğine rağmen Calvin
Klein’ın pazarlama departmanı sayesinde çok daha büyük ticari başarı yakalamış
bir parfüm. Ne yazık ki günümüzde bulunabilen versiyon eskisine göre oldukça
değişmiş durumda.
Creed Green Irish Tweed (1985) – 1985 yapımı bir parfüm
neredeyse hiçbir değişikliğe uğramadan halen en çok satanlar listesinde kendine
yer bulabiliyorsa tüm eleştirilere rağmen kült kategorisindedir! Menekşe ve
yeşil notalarla bezeli, çiçeksi ve odunsu bir tasarım olan Green Irish Tweed,
her kullandığımda mutlu eden zamansız bir tasarım. Evet, Cool Water’a çok
benziyor çünkü Creed her ne kadar resmi olarak açıklamasa da parfüm Pierre
Bourdon imzası taşımakta. Peki, aradaki fiyat farklı ya da benzerlik bizler
için önemli mi? Net bir şekilde hayır!
Hermes Bel Ami (1986) – Bel Ami, sofistike deri ve zengin şipre tarzının en özel örnekleri arasında yer alıyor. Jean-Louis Sieuzac imzalı tasarım, deri
parfümlerini sevenlerin mutlaka denemesi gereken bir başyapıt. Parfümün eski versiyonunun derinliğini hissetmek için Roja Dove'un Bel Ami'den esinlenerek tasarladığı Predistance M'i denemek yerinde olacaktır.
Creed Bois du Portugal (1987) – Bol bergamot ve keskin
lavanta ile tam bir vintage edasında başlayan lavanta ve sandal ağacı tasarımı
olan Bois du Portugal, günümüzde fazlaca “dede parfümü” eleştirisine maruz
kalsa da hiçbir zaman eskimeyecek bir janrın en önemli temsilcilerinden biri konumunda.
Cacharel Lou Lou (1988) – 1980’li yıllarda tütsü temalı bir
parfüm yapmak oldukça cesur ve vizyoner bir hareket. Vanilya ve balzamik
notalarla destekli bir oryantal olan Lou Lou, uygun fiyatı ve ulaşılabilirliği
ile Z kuşağına anlam veremeyen jenerasyonun gençlik yılları favorisi.
Davidoff Cool Water (1988) – Calone ismi verilen deniz
hissiyatını veren bileşen ile aquatic/sucul janrının başlangıcı olan Cool
Water, Kouros ile birlikte Pierre Bourdon ismini endüstriye altın harflerle
kazıyan parfümlerin ikincisi. 1990’lı ve 2000’li yıllarda ergenlik döneminde
olan hanımefendilerin hem erkek arkadaşlarının hem de babalarının ortak
favorisi olan Cool Water, ne yazık ki günümüzde kasa arkası indirim parfümü
muamelesi görmekte.
Davidoff Zino (1988) - Zino, Michael Almairac imzalı fujer gibi
görünüp derin bir odunsuya dönen başyapıt. Zaman zaman kendini hissettiren
çiçeklerle usta parfümör, neredeyse tüm koku ailelerine selam göndermekte. Ne
yazık ki 1980’li yıllarda çıkan birçok parfüm gibi günümüze kadar defalarca
reformulasyona uğrayan Zino’nun piyasadaki son sürümleri, eski versiyonun gücünü
ve derinliğini yansıtamamakta.
Dior Fahrenheit (1988) – Zengin harmanı ile bir döneme
damgasını vuran, petrol hissiyatlı menekşe ve deri yorumu Fahrenheit,
endüstriye yön veren maskülenlerden biri konumunda. Jean-Louis Sieuzac ve Michael
Almairac’ın güçlerini birleştirerek tasarladıkları parfüm, dönemin hızlı
delikanlılarının favorisi olmasının yanı sıra, zengin içeriği ile halen
parfümörlere ilham kaynağı olan bir tasarım.
Yves Saint Laurent Jazz (1988) – Keskin lavantaya aromatik
bitkilerin eşlik ettiği Jazz, “barbershop” olarak anılan janrın rol modelleri
arasında yer alıyor. Tasarlandığı dönem itibariyle dahi demode olarak
nitelendirilen parfüm, günümüze kadar yalnızca belli bir kesime hitap eden
klasikler arasında kendine yer edinebildi.
Gucci Nobile (1988) – Gucci Nobile, karakteristik bir aromatik
fujer. Her ne kadar kalite hissiyatı çok yüksek bir parfüm olsa da Nobile,
Gucci’nin trendleri yakalama konusunda rakiplerinin birkaç adım geride olduğunu
gösteriyordu. Faizin sebep, enflasyonun sonuç olduğunu savunan moda evi için
1980’lı yıllarda işler iyi gitmemekteydi.
Guerlain Samsara (1989) – Yuva yıkan, aile kurduran, doğru
duranı kudurtan çekici kadın… Samsara’nın eski
versiyonu aklıma geldikçe Ayhan Sicimoğlu’na bağlıyorum. Mysore sandalwood ile tanıştıran, ylang ylang
vanilya uyumuna hayran bırakan zengin parfüm! Samsara, Jean-Paul Guerlain’in
ustalığının tescillendiği, bağımlılık yaratan bir kompozisyon.
Parfums de Nicolaï New York (1989) – Ismarlama takımı ve
patina almış brogue desenli ayakkabısı ile Londra sokaklarında yürüyen bir beyefendi
düşünün.
New York, “gelmiş geçmiş en …
maskülen” konularının en güçlü adayı olmaya yıllar sonra dahi devam ediyor. Patricia
de Nicolai imzalı lavantalı narenciye tasarımı, Creed Bois du Portugal ile
birlikte 1980’li yılların en etkileyici beyefendileri arasında.
Chanel Égoïste (1990) – Égoïste; tarçın, gül ve sandalağacı
ekseninde, hayvansı hissiyatıyla erkeksi gül akımının başlangıcı niteliğinde.
Ernest Beaux’un başyapıtlarından biri olan Bois des Îles’in adeta gül eklenmiş
ve aldehiti azaltılmış verisyonu olan Jacques Polge’un dahiyane
tasarımı, yıllara direnen yenilikçi bir oryantal.
Mario Valentino Ocean Rain (1990) – Ocean Rain, ustaların
ustası Edmond Roudnitska’nın tasarladığı bilinen son parfüm (Le Parfum de
Therese formulasyonundan eski olduğu söylenir). Meşe yosunu, gül ve sucul
notalarla alışılageldik tarzların çok dışında, zengin ve dahiyane harmanla bir araya getirildiği kompozisyon, maalesef markanın gölgede kalmasıyla keşfedilmemiş bir hazine
olarak endüstrinin tozlu raflarında kendini unutturmakta.
Dior Dune (1991) – 80’ler ve 90’lar döneminin en yenilikçi
tasarımlarına imza atan Jean-Louis Sieuzac’ın bir diğer dev isim Dominique
Ropion ve Nejla Barbir ile tasarladığı bir odunsu amber yorumu Dior Dune. Kremsi sandal ağacı
yapısıyla dönemin özelliklerini yansıtan, konforlu ve günlük kullanıma uygun,
zaman zaman hissedilen kuru otlar ve çiçeksi notalarla bezeli zamansız harman.
Thierry Mugler Angel (1992) – Olivier Cresp imzalı Angel,
parfüm endüstrisinin yönünü kavşak noktaları arasında yer
alıyor. Angel’a kadar vanilya, kakao ve tütün gibi notalar, destekleyici olarak
parfüm içeriklerinde yer alsalar da hiçbir zaman “yenebilir” bir maddeyi
çağrıştıracak kadar baskın hissedilmiyorlardı. Parfümün içeriğinde sıcak şeker
(pamuk helva da denebilir) kokusu replikası olan “ethyl maltol”un oldukça yoğun
kullanımıyla geleneksel parfüm anlayışının dışında bir kompozisyona dönüşen
Angel, tatlılığını dengeleyen yoğun paçuli kullanımı ile “gourmand” koku
ailesinin başlangıcı olmasının yanı sıra endüstrinin gördüğü en cesur tasarımlardan
biri.
Shiseido Féminité Du Bois (1992) - Christopher Sheldrake ve Pierre
Bourdon imzalı derin ve katmanlı meyveli oryantal yorumu Féminité Du Bois, Poison’un
açtığı yolda ilerleyen en karakteristik tasarımlardan biri. Bol baharatlı bir
erik kokusu kulağa hoş geliyorsa şans veremeye kesinlikle değer.
Guerlain Héritage (1992) – Héritage, usta parfümör Jean-Paul
Guerlain’in altın çağında tasarladığı modern Habit Rouge kafasında odunsu
aromatik bir kompozisyon. Neredeyse spreyden çıkan her damlanın farklı koktuğu, oldukça zengin
tasarım, görücüye çıktığı dönem itibariyle fazlaca eski kafa bulunduğundan hiçbir zaman büyük bir ticari başarı kazanamadı.
Givenchy Insensé (1993) – Insensé, yenilikçi bir aldehitli
frenk üzümü tasarımı. Döneminin “seçkin zevk” arayan aromatik parfümü,
sev ya da nefret et tasarımlar arasında yer almakta.
Chanel Égoïste Platinum (1993) – Selefinin başarısının
ardından “flanker” terimini endüstriye kazandıran Égoïste Platinum, metalik
hissiyatlı lavanta ve sardunya parfümü. Sucul veya narinceye temalı olmadan
ferah kokabilen nadir parfümlerden olan Jacques Polge tasarımı, Chanel’in
tasarımın yanı sıra pazarlamada da ne derece güçlü olduğunun kanıtı idi.
Jean Paul Gaultier Classique (1993) – Kadın vücudu
şeklindeki şişe tasarımı ile kokudan önce görsellikle vuran JPG Classique, Jacques
Cavallier imzalı zamansız bir vanilyalı portakal çiçeği parfümü. Zengin harmanı
ve yüksek performansıyla her dönem kendine yer edinebilen Classique, adına en
çok flanker tasarlanan parfümlerden biri olma özelliği de taşıyor.
Emanuel Ungaro Pour L'Homme III (1993) – Dönemin bütçe dostu
maskülen gül yorumu Ungaro Pour L'Homme III, içki temalı notaların kendini
göstermeye başladığı parfümlerin ilk örnekleri arasında yer almakta.
Issey Miyake L'Eau d'Issey Pour Homme (1994) – Bir nesli
büyüten; aşklarına, heyecanlarına ve hayal kırıklıklarına tanıklık eden parfüm L'Eau
d'Issey Pour Homme. Ne yazayım ki hakkında? Jacques Cavallier imzalı aromatik
narenciye görünümlü, aslında içeriğindeki bol calone ile sucula yakınsayan
tasarım desem şu an 30’lu yaşlarda olanlar için hiçbir şey ifade etmez. Dönemin
chick magneti diyeyim. Dosta gider, muayyer…
Serge Lutens Iris Silver Mist (1994) – Maurice Roucel imzalı
soğuk ve kuru hissiyatıyla referans iris parfümü. Kök sebze de dendi Iris
Silver Mist için, havuç suyu da. Ben başyapıt diyorum.
Calvin Klein CK One (1994) – Modern pazarlamanın parfüm
endüstrisine uyarlanmış belki de en başarılı örneği Alberto Morillas
ve Harry Fremont imzalı CK One. Var olan ürünün
dağıtım noktalarını genişletip müzik mağazalarında bile satılmasını sağlayan ve
yıllar sonra parfümde uniseks kavramını (bazı kaynaklarda yazan “ilk uniseks”
parfüm ifadesine aldanmayınız) yeniden gündeme getiren CK One, kimseyi rahatsız etmeden güzel kokan risksiz bir
turunçgil parfümü.
Jean Paul Gaultier Le Male (1995) – Günümüzün en ünlü
parfümörlerinden olan Francis Kurkdjian’ın mezun olduktan sonraki bilinen ilk
çalışması Le Male. Karakteristik fujere eklenen modern bir dokunuş ile erkek
için pazarlanan parfümlerin yeni standardını belirleyen parfüm, bol lavanta ve
nane ile bezeli cilalı bir vanilya yorumu. Ah o sentetik gececi parfümleri var ya hep bu Le Male'ın başının altından çıktılar...
Givenchy Xeryus Rouge (1995) – İşte dönemin en özgünlerinden
biri! Sıcak baharatlı tarzıyla diabetik çikolata ve chili biberi kokusu idi
Xeryus Rouge. Aralarda gıdıklayan kaktüs, Annick Menardo’nun “daha neler
yapacağım ben, görün siz” dediğini anlatır gibiydi. Ne yazık ki Xeryus Rouge da
reformulasyonlardan nasibini aldı ve o köşeli karakterini tamamen yitirdi.
Creed Millesime Imperial (1995) – Tuzlu deniz hissiyatlı kavun.
Kulağa oldukça basit gelse de halen en çok tercih edilen
yazlık parfümler listesinin zirvelerinde! Creed’e has karakteristik ambergris
bazı ile ferah parfümler arasında çığır açan bir tasarım Millesime Imperial.
Davidoff Cool Water Woman (1996) – Erkek için pazarlanan versiyonun
başarısının ardından yine Pierre Bourdon imzası taşıyan meyveli çiçeksi bir
sucul Cool Water Woman. Dolce & Gabbana Light Blue ile birlikte halen ferah
feminen parfümlerin en çok satanları arasındadır Cool Water.
Giorgio Armani Acqua di Gio (1996) – Bir nesil için L'Eau
d'Issey Pour Homme neyse Acqua di Gio da odur. Sevmeyen var mıydı? Alberto
Morillas, Annick Menardo ve Christian Dussoulier imzalı gelmiş geçmiş en büyük
ticari başarılardan birine imza atan sentetiği ve cilası bol, sucul narenciye
tasarımı Acqua di Gio.
Diptyque Philosykos (1996) – Philosykos, en
gerçekçi incir hissiyatına sahip olduğunu düşündüğüm zamanının çok ötesinde,
huzur veren bir başyapıt. İncir yaprağının yeşil hissiyatının verdiği tazelik,
kararında tatlılığı, hindistan cevizi dokunuşu ve doğallığı ile niş parfüm yaklaşımını
sonuna kadar hissettirmekte Olivia Giacobetti imzalı Philosykos.
Givenchy Organza (1996) – Yoğun sümbülteber ve vanilya
kullanımını şişe tasarımıyla bütünleşen gece parfümü Organza, pazara
sürüldüğü yıllarda gençlerden ziyade orta yaş hanımefendilerin ilgisini çeken
bir tasarım oldu.
Dior Dune Pour Homme (1997) – Philosykos’tan hemen sonra üretilmesi
tesadüf mü bilemem ancak incir notasının kullanıldığı bilinen ilk designer
parfüm Dior Dune. Parfümün ana akımda yer alması nedeniyle Philosykos kadar doğal bir incir kullanımı beklememek
gerekiyor. Dior çizgisinin dışında güneş kremi hissiyatı ile Dune, kitleler
adına ferah janrda çığır açan bir tasarım.
Gucci Envy (1997) – 1990’lı yıllar, “kreatif direktörlük”
kavramının önem kazandığı, dünya devlerinin sanatın her alanında yön
değiştirdiği dönem olarak akıllara kazınmış durumda. Parfüm endüstrisi
Diorissimo sonrası müge parfümü yapmaya cesaret edemezken Gucci’ye kreatif
direktör olarak atanan Tom Ford’un vizyonu, Maurice Roucel’in yeteneği ile
birleşince mügeyi bambaşka bir hale dönüştürüp dönemin en çok satan
parfümlerinden birini ortaya çıkarmıştı.
Lolita Lempicka (1997) – Meyan kökünün sahneye çıktığı,
şaşırtıcı derece iyi gorumand Lolita Lempicka, fikir olarak çok sevdiğim Parfumerie
Generale Aomassaï’nin de atası konumunda. Yaratıcılığının zirvesindeki Annick
Menardo imzası taşıyan parfüm, Angel'ın öncüsü olduğu janrı güçlendiren en önemli
figürler arasında yer alıyor.
Emporio Armani He (1998) – Armani He, bana zaman ve
ilgilenim düzeyiyle zevklerin fazlasıyla değişebildiğini gösteren bir tasarım. Ortaokul ve lise yıllarımın deyim yerindeyse imza parfümü olan Armani He,
temelde fazlasıyla sentetik bir odunsu turunçgil parfümü. Zamansız tasarımı ve
manevi torpil, onu klasikler listesine sokmayı başardı diyelim.
Gucci Envy for Men (1998) – Tom Ford’un dehası ile
tasarlanan Envy for Men, zencefil hakimiyetinde benzersiz bir odunsu oryantal.
Baharat ve tütsü kullanımı ile birçok niş parfüme ilham kaynağı olan Envy for Men, koleksiyonerin dengesini bozan parfümler arasında yer almakta.
Cartier Déclaration (1998) - Jean-Claude Ellena imzalı
aromatik turunçgil parfümü Declaration, canlı turunçgil kullanımı ve transparan yapısıyla oldukça farklı bir tasarım. Baz olarak Terre d'Hermès’in çıkış noktası olduğuna
inandığım Déclaration, Jean-Claude Ellena’nın minimalist tarzının oluşmaya
başladığı döneme ait önemli bir tasarım.
Boucheron Jaipur Homme (1998) – Tarçın, balzamik notalar ve
bolca tonka fasülyesi ile dahi kadın Annick Menardo imzalı Jaipur, maskülen
çizgideki oryantal tasarımların halen en önemli temsilcilerinden biri niteliğinde.
Dior Hypnotic Poison (1998) – Badem, vanilya ve biraz da
Poison DNA’sı ile Annick Menardo ve Christian Dussoulier tarafından tasarlanan
Hypnotic Poison, naif ve ipeksi yapısıyla yeni bir gourmand akımı başlatıyor. Kim kimden esinlendi bilinmez ancak aynı yıl çok benzer notaların kullandığı üç parfüme tesadüf olarak bakmam pek mümkün değil.
Keiko Mecheri Loukhoum (1998) – Bol badem, bal ve vanilya
ile Hypnotic Poison’a göz kırpan Loukhoum, niş pazarlanan ilk gorumand
parfümlerden biri olma özelliği taşıyor.
Serge Lutens Rahat Loukoum (1998) – Kiraz eklenmiş Keiko
Mecheri Loukhoum tadındaki Serge Lutens Rahat Loukoum, markanın baharatlı
yapısıyla yenilebilir kokan parfüm anlayışını birleştiren polarize bir tasarım. Gourmand
tasarlarken bile karakteristik tarzını yansıtan Christopher Sheldrake, niş
parfüm dünyasının en önemli aktörlerinden biri konumunda.
Bvlgari Black (1998) – Yassı, tuhaf şişedeki yanık kauçuk
benzeri bir koku sektörü de, koklayanları da şoka uğratıyor. Kullanmak için
uygun kıyafet ve ruh hali isteyen, arada gelen yumuşak vanilya ile insanı neye
uğradığını şaşırtan bir tasarım Bvlgari Black. En son Dior’a Hypnotic Poison’u
tasarlayıp cici kız olarak gönülleri kazanan Annick Menardo, meğer itlik
serserilik peşindeymiş de haberimiz yokmuş. İyi ki öyleymiş… Günümüzde tasarlanan
birçok dumanlı ve yanık hissyatlı parfümün esin kaynağı şüphesiz Bvlgari Black.
Issey Miyake Le Feu d'Issey (1998) – Süt parfümlerinin atası
Jacques Cavallier imzalı özgün parfüm Le Feu d'Issey. Bol kişniş ve biber
eşliğinde odunsular ve karamelle desteklenmiş laktonik bir tasarım! Parfüm maalesef çok uzun süre
üretilmedi ama sahip olanlar için hazine niteliğinde.
Serge Lutens Muscs Koublai Khan (1998) – Kararında hayvansı dokunuş ile referans misk tasarımı olan Muscs Koublai Khan, niş parfüm dünyasının
en polarize ikonlarından biri olma özelliği taşıyor. Kimilerine göre
kullanılmayacak kadar kötü kokan parfüm, benim için ipek gibi akıp giden kirli
beyaz kıvamda bir misk.
Rochas Man (1999) – Maurice Roucel imzalı Rochas Man, erkek
kullanımı için pazarlanan bilinen ilk gourmand. Beklenmedik lavantalı açılışıyla kahve
ve vanilya temalı parfüm olan Rochas Man, özellikle X ve Y kuşakları için altın
değerinde, benzersiz bir tasarım. Rochas Man ile beklentileri üst seviyeye
çıkaran Maurice Roucel, 2000’li yıllarda Frederic Malle Musc Ravageur ve Bond
No.9 New Harleem ile kariyerinin zirvesine çıkıp gourmand tarzı için yeni bir
standart belirliyor.
Gucci Rush (1999) – Gucci Rush ile meyveli şipreler yeniden
oyuna girmeye başlıyor. Oysaki Mitsouko ile Guerlain bunu 1900’lu yılların
başında yapmıştı. Teoride flashback tasarımı olan Rush, aslında Tom Ford’un
vizyoner bakışıyla şiprenin hiç olmadığı haline evrilen bir tasarım. Dahi adamın
“gece gezmesi (night-out)” parfümü tabiri, pazarlama profesyonellerinde yeni
bir bölümlendirme ışığı yakmıştı bile.
Comme des Garçons 2 (1999) – Bu dünyadan olmadığını
düşündüğüm; mürekkep, aldehitler ve çiçeklerle bezeli Mark Buxton imzalı bir başyapıt CdG2. Bahar
kokusunu şişeleyip metalik bir şişeye koyan Comme des Garçons ekibi, niş parfüm
dünyasına ilham kaynağı olacağını 2 numaralı tasarımı ile belli ediyor.
L'Artisan Parfumeur Dzing! (1999) – Black ile şoka uğramış
parfüm dünyasında kirli doğasına rağmen bir deri parfümünün ne kadar transparan
olabileceğinin göstergesidir Dzing. Olivia Giacobetti'nin naif tarzını yansıtan tasarım, hiçbir zaman iyi satmadı ama koklaması
sanat galerisi gezmeye eşdeğer olan parfümün, meraklıları için yeri hep ayrı oldu.